Sosyal medya hesaplarında ‘zayıf’ veya ‘kaslı’ vücutların paylaşılmasının gerçekçi olmayan bir güzellik standardının benimsemesine yol açtığını ifade eden uzmanlar, kişilerin kendilerini bu paylaşımlardaki görüntüler ve yaşam tarzı ile karşılaştırdıkça, değersizlik ve yetersizlik hissinin ortaya çıkabildiğini söylüyor.
İSTANBUL (İGFA) - Dr. Öğr. Üyesi Elif Kurtuluş, “Sosyal medyada beğeni, yorum ve takipçi toplama baskısı da beden imajına yönelik güvensizlikleri daha da arttırabilmektedir.” dedi.
Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekan Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Elif Kurtuluş, sosyal medya uygulamalarında ‘mükemmel’ bedenlerin, popüler diyetlerin ve idolleştirilmiş yaşam tarzlarının yansıtıldığı paylaşımların giderek arttığına dikkati çekti.
Dr. Öğr. Üyesi Elif Kurtuluş, zararsız olduğu düşünülen bu tür paylaşımların, beden imajı ile ilgili olumsuz düşüncelere sahip olan ve kendini sosyal medyada diğer kullanıcılarla karşılaştıran kişiler için endişe verici bir durumu beraberinde getirebildiğini ifade ederek, şöyle devam etti:
“Bu durum, yeme bozukluklarının ve beden imajı memnuniyetsizliğinin şiddetlenmesi şeklinde kendisini gösterebiliyor. Sosyal medya hesaplarında ‘zayıf’ veya ‘kaslı’ vücutların paylaşılması, çoğu kişinin, ulaşamayacağı gerçekçi olmayan bir güzellik standardını benimsemesine yol açıyor. Kişiler kendilerini bu paylaşımlardaki görüntüler ve yaşam tarzı ile karşılaştırdıkça, değersizlik, yetersizlik hissi ve beden imajı memnuniyetsizliği ortaya çıkabiliyor.”
Beğeni, yorum ve takipçi toplama baskısı
Kişilerin, hissettikleri yetersizlik ve değersizlik duyguları neticesinde bedenleri üzerinde kontrol sağlama çabası içerisine girerek yeme bozukluğu belirtileri geliştirmeye daha yatkın hale gelebildiğini de anlatan Dr. Öğr. Üyesi Elif Kurtuluş, sosyal medyada, kilo almaktan aşırı derece korku ve kendini aç bırakma ile tanımlanan anoreksiya ve yeme atakları sonrası yediklerini çıkarma, aşırı egzersiz ve laksatif kullanımı gibi kalori alımını telafi edici davranışlarla tanımlanan bulimia yanlısı mesajların yanı sıra sağlıksız davranışları teşvik edebilecek aşırı egzersiz veya ‘temiz beslenme’ paylaşımları gibi zararlı içeriklerin arttığına dikkati çekti.
Dr. Öğr. Üyesi Elif Kurtuluş, “Sosyal medyada beğeni, yorum ve takipçi toplama baskısı da beden imajına yönelik güvensizlikleri daha da arttırabiliyor.” dedi.
Yeme bozukluklarını tetikleyebilecek içerikler
Dış görünümünden ve yeme davranışından dolayı bireyin sosyal medya uygulamaları aracılığıyla farklı kullanıcılar tarafından aşağılanmasının ciddi psikolojik sıkıntılara yol açabileceğini de kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Elif Kurtuluş, “Sosyal medya algoritmaları, kullanıcıları bir yankı odasına (echo-chamber) hapsederek sürekli olarak beden imajı memnuniyetsizliğini ve yeme bozukluklarını tetikleyebilecek içerikler sunabiliyor. Bu maruziyet, bozulmuş yeme davranışları ve beden imajından duyulan memnuniyetsizliğin arttırması bakımından oldukça kritik.” dedi.
Tüm bu eğilimlere rağmen sosyal medyanın ‘beden olumlama’ konusunda da farkındalık yaratabileceğini ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Elif Kurtuluş, sosyal medyanın olası zararlı etkileriyle mücadele etmek için yine sosyal medyanın gücünden yararlanılabileceğini anlattı.
Sosyal medya farkındalığı ve medya okuryazarlığı önemli
Dr. Öğr. Üyesi Elif Kurtuluş, sosyal medyadaki birçok görüntünün gerçekçi olmayan doğası hakkındaki farkındalığın yanı sıra medya okuryazarlığının, kişilerin bu platformlarda daha sağlıklı bir şekilde vakit geçirmeleri açısından faydalı olacağını dile getirdi. Dr. Öğr. Üyesi Elif Kurtuluş, sözlerini şöyle tamamladı:
“Örneğin, sosyal medyayı aktif bir şekilde kullanan ve paylaşımlarıyla binlerce kişiye ulaşan influencer'ların gücünden, kullanıcıları daha gerçekçi bir yaşam tarzı ve beden imajı sergilemeye teşvik ederek farkındalık sağlamaları açısından fayda sağlanabilir. Yeme bozuklukları ve beden imajı sorunlarıyla mücadele, bireyin sosyal medya kullanımının ötesine geçip günlük hayatını önemli ölçüde etkileyebilecek denli ciddi bir seyir izleyebilir. Öte yandan, sosyal medya uygulamaları, iyi oluşun sürdürülebilmesi ve kendini kabul için güçlendirici bir platform olabilir.”